16 Mayıs 2010 Pazar



Sahipsiz kalmış kanatlar gibi yere çakılıyorum. Hikâyeler okuyarak, masallar dinleyerek ağlıyorum ve diyorum ki ‘Bu su izi bizi denize götürecek mi?’ Sen de olmasan ne çok ölürdüm, ne çok yüzerdim kayalıklarda. Son anda oltadan kaçan bir balık gibi umutlu olurdum belki de… Bir saniye sonra başka bir ağa takılarak öldürürdüm ‘umut’ isimli tüm çocukları. Çocuklar zihin sarhoşu… Çocuklar 27 Oscar ödüllü oyuncu... Çocukken öyle mutsuzdum ki… Yatakta annemle babam arasından kıvrılıp kurtulmayı başaramazdım. O yüzden çok sevdim tavanları. Ya da o yüzden bu kadar tiksindim, bilemiyorum. Komşu evlerde içilen iğrenç musluk suları bence çocukluk, inşaatlarda porno dergiler bulmak, birbirinin yara kabuğunu yolmak, siklameni küfür sanmak… Anneler ve oğulları… Babalar ve kızları… Kadınlar ve kocaları… Uçup bir daha geri gelmeyen balonlar… En çok onları özlüyorum. Pazar yerinde direklere sarılıp ağlardım bir uçan balonum olsun diye. Annemin cüzdanından çaldığım paraları merdiven altına saklardım dünyanın en büyük uçan balonunun alabilmek için. O zamanlar çok çocuk vardı…

Hiç yorum yok: