25 Mart 2010 Perşembe

Edit Piaf melodili küçük müzik kutusu.
Saçlarından çiçek kokuları dağılan kadın. Eminim dudaklarında çilekler büyüyordur. Kirazlar sallandırıyordur kulaklarından. Öğle vakti rüzgarın savurduğu çamaşırları topluyordur etekliği açılırken. iki ağacın arasında gerili çamaşır ipi; karıncalara köprü oluyordur. Çiçek bile vardır orada. Kadın her sabah papatyalar, begonyalar topluyordur, mutfak masasına koyuyordur.
Yan evde ise iki deli yaşıyor. Bir kadın, bir erkek. Onlar sevişmeyi bilmezler. Kadın karıncalara öykünür, pantolonlarının dizleri bu yüzden yırtık. Adam çiçek kokulu saçları olan kadının külotlarını çalar, soba deliğine saklar. Kadın soğukta sigara içer. Her sene bir kez perdeleri tutuşturur. Bebeklerin saçlarını keser, kendi saçlarına ekler. Adam o bebeklere tecavüz eder. Her sabah yıkar onları kadın.

Yıkarken ağlarım. En çok saçlarına üzülürüm. Saçlarıma karışacak saçlarına. Çok ağlamam ama susarım, kalkıp soğukta sigara içerim. Komşu kadın mutfakta olur genellikle. Saçlarını kıskanırım. Onun memeleri çok güzel. Kendiminkileri ellerim, benimkiler küçük. Annem 'gösterme memelerini' derdi, bezle bağlardı memelerimi. Annemi düşünürüm. Onunkiler de güzeldi, babam çok severdi. Gece olunca ellerdi annemi, annem durmadan gülerdi. Gülünce çok çirkin olurdu bence. Ağlasaydı daha güzel olurdu. 'Annene benziyorsun' derlerdi bana hep. O yüzden ben hiç gülmem. Hep ağlarım.
Ama çok ağlamam, susarım. Kalkıp soğukta sigara içerim...